Madrid’in sıcak sokaklarında Valentina Vega, tam da beklenmedik bir anda yakalanmıştı. Gözleri kıpkırmızı, dudakları hafiften aralıktı; içine kapanık bir folloş gibi görünse de vücudu tam bir ateş fırtınasıydı. Kızıl saçlarının arasından ter damlaları süzülürken, Valentina’nın yumuşacık amcığı hafifçe ıslanmış, hazır bir hale gelmişti. En başta masumca başlayan sohbet, kısa sürede vahşi ve ilkel bir oyuna dönüştü.
Valentina’nın bakışlarındaki utangaçlık yerini istese bile gerçek arzunun en karanlık köşelerine bırakıyordu kendini. Birdenbire adamın kalın yaraklığı üstüne çöküyor, o ince beliyle ritmi yakalamaya çalışıyordu. Kadının göğüsleri neredeyse patlayacak kadar sertleşmişti; memeleri adamın elleri tarafından hırpalanıyor, ısırılmalarla kıvranıyordu. Yavaşça başlayan dayama hızını acımasızca artırırken Valentina her inlemesiyle daha derine dalıyor, neredeyse çıldıracak gibi bağırıyordu.
Kirli ağızlarla verilen sözler eşlik ediyordu bu vahşi döngüye: “Daha hızlı,” dedi adam. Kadının amcığını avuçlarıyla sıkarak cevabını aldı; o çığlıklar öylesine alevliydi ki sanki büyük bir yangını koruyorlardı birlikte. Her anam amcığına girerken yüzündeki ifade değişiyor, karnının altındaki yumruklar canavarca vurdukça daha fazla teslim oluyordu hayvani hazza. Sert kökleme birlikte yükselen nefesler ve ahenkli inlemeler arasında tavan yapıyordu.
Son darbeyi indirirken Valentina’nın tüm bedeni kasılıp titredi; amcığında patlayan orgazm tüm gücüyle bedenine yayılırken adama sıkıca yapıştı. Yüzünde anlık bir boşalma ve tatminin ardından yumuşacık teni ter içinde parlıyor, boğuk boğuk şehvet kokusu etrafa yayılıyordu. Madrid’in bu gece havası artık sadece onların bastırılmaz kapışmasının izlerini taşıyordu—ve Valentina Vega tamamen teslim olmuştu bu kirli zekâ karşısında…
