Yazın en kavurucu günleri, Samantha’nın iç dünyasında zamansız bir tutkunun filizlenmesine zemin hazırlar. Cephelerdeki güneş ışıkları gibi o da evinde Cherie’ye sımsıkı bağlanır; bu yalnızca fiziksel bir çekim değil, aynı zamanda ruhlarının derinlerine işleyen yasak bir hissiyattır. Samantha, her sabah uyandığında evinin huzurlu sessizliği içinde üvey kızının zarif siluetini hayal eder. Cherie’nin genç ve taze ruhu, onun her zaman hayranlıkla seyrettiği bir tablo gibidir. O pırıl pırıl gözler ve masum gülüş, Samantha’nın kalbine dokunan bir melodi olarak yankılanır. Ancak bu melodi, tehlikeli sulara doğru çekmektedir onu. Bir günün akşam üstü, eve adımını atan Samantha’yı Cherie’nin odasından gelen hafif bir müzik sesi karşılar. İçgüdülerine yenik düşerek genç kızın odasına doğru ilerlerken, kapının aralığından süzülen ışık altında Cherie’nin dans ettiğini görür. Dansın ritmiyle hareket eden bedeni, Samantha’yı büyük bir çekim alanına sürükler. Bu anlarda ikisi de orada olmalarının yanlış olduğunu bilse de, duygularının engellenemez akışına kapılırlar. Yasak arzuların saklanamayacak kadar açıkça hissedildiği o anlarda samimi bir temas başlar. Cherie’nin narin parmakları ile Samantha’nın deneyimli elleri buluştuğunda, ilk kez bu kadar yakın olduklarını fark ederler. Odada hafifçe yayılan parfüm kokusu altında karşı konulamaz bir atmosfer oluşurken genç kızın utangaç bakışları yetişkin kadının içinde yeni duygular uyandırır. Bu yeni ve yasak keşif yolculuğunda, her iki karakter de kendilerini adeta bir rüzgarın kollarına bırakmışçasına serbest bırakır. Dokunuşların dansta olduğu gibi nazik ve incelikli devam ettiği bu dakikalarda zaman durmuş gibidir. Her iki kadının da nefes alışları daha da hızlanmaya başladıkça aradaki gerilim artar. İnce dantelli çamaşırlar ve tenlerinin yumuşak geçişleri ile görsel bir şölen sunulurken, içsel çekişmeler ve dışsal yaklaşımlar mükemmel bir uyum içinde dans eder. Gecenin ilerleyen saatleri boyunca samimi ve cesur keşifler devam eder. Her ne kadar ikisi için de bu yolda geri dönüş yokmuş gibi görünse de — adeta Atlas Okyanusu’nda kürek çeken iki kaşif gibi — önlerindeki tehlikeli ama cezbetici maceraya dalmanın verdiği hazzı yaşarlar. Sabah ulaştığında ise üzerilerine sinmiş olan duygu yoğunluğuyla beraber tekrar normal hayata dönmek neredeyse imkansızdır. Gece boyunca yaşanan derin bağlılık ve kesintisiz yakınlık hissi ikisinin de dünya görüşünü tamamen değiştirir. Bundan sonra Samantha ve Cherie için artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır; ikisinin ilişiği son derece karmaşık duygusal derinliklere sahip tehlikeli ama vazgeçilmez nitelikte bir hal almıştır. Üvey anne-kız arasındaki bu tehlikeli ilişkinin gelecekte neler getireceğini kestirmek güç olsa da yaşanan tutkulu anların izleri kalıcıdır — hem bedende hem de ruhta.

Comments are closed.