Üstü başı dağınık, yüzü adeta beyaz sıvıyla kaplanmış olan o alçak, tüyleri kazınmış amcığa dalgalar halinde boşalmıştı. Adım kardeşin sert köklesinden çıkan her fışkırma, çıplak tenine sertçe vuruyor, saçsız pembe amcığını tamamen ıslatıyordu. Suratına bulaşan o yapışkan sıcaklık, kirli bir zafer işareti gibi parıldıyor; kahkahalarla karışan nefesi boğuk boğuk çıkarken, orgazmın acımasız doruğunda sarsılıyordu. Yarağının deliğine dolan o kalın sıvılar, onun itaatinin ve çılgın arzularının kanıtıydı.
Bir an bile durmadan devam eden sert sikisler öyle derinden işlemişti ki, amcığı şiddetli bir şekilde kıvrılıyor, ağzından çıkan inlemelerle aralıksız gürültü koparıyordu. Onun yüzüne akıtılan spermler adeta küfür etmeye devam ediyor; sanki içine sinmiş bir azgınlığın kalıntısı gibiydi. Ellerini iki yana açmış, bacaklarını genişçe açarak her kökleme darbesini zevkten çıldırarak karşılıyor; saçsızdiriliği ve yüzündeki yapışkan katman arasında kaybolmuştu.
Ocağın altındaki bu sahne yoğun ve vahşi bir hâkimiyetin tecellisiydi. Her boşalma sonrası biraz daha delirmiş gibi olmuş, nefes nefese kalarak ama asla vazgeçmeden dayanmaya çalışıyordu. O pislik suratında kurumadan devam eden bu yasak oyun, kaotik ama müthiş haz veriyordu; yumuşacık teniyle sert yarak arasında sürekli değişen duygu yoğunluğu onu teslim bayrağı çekmeye zorluyordu.
Son boşalma dalgasıyla birlikte tükenmiş halde yere yığılmış, ama gözlerindeki ateş hiç sönmemişti. Yüzünde kuruyan o iğrenç sıvılar ona ait olmuştu artık; saf sapıklığın ve kontrolün tatlı meyvesi… Ve o an burda bitmedi çünkü onun için bu kirli oyunun daha da çılgınca devam edeceğinin sinyallerini veriyordu.
